Koyu ve yıllanmış bir renge,
Şahitlik etmek için her şey…
Hakikatli yaşamak
Tığ ile acıyı nakşetmek gibi
İçimde ayaksız bir at
Yorgun ve perişan
Çaresizlikten bir yatak çatlamış göğsümüzde
“Kara gözlerinle konuştuğun dili çözdüm”
Çözdüm…
At o ırmakta bir damla olup
Allah’ın takdirine teslim oldu
Nuh’un gemisindeyken müminler
Nasıl ki birleştirildiyse yerdeki ve göktekiler
Camdaki o iki damla da…
…
Her damla kendi yatağında akarken usul usul
Kimi yarış zannedecek
Kiminin bu koşuştan haberi bile olmayacak
Ama Allah…
Öyle ya da böyle
Bütün suları takdir edildiği şekilde birleştirecek…
Irmakların denize kavuştuğu ana şahit kılacak…
Tüm bunlar,
Koyu ve yıllanmış bir renge şahitlik etmek için mi…?
Koyu ve yıllanmış bir renge boyamak için gözbebeklerimi
Aklımın dudaklarını okumadım…
Sesini duydum
Ama dudaklarını okumadım…
Sessiz ve narin
Karlı bir seslenişle çırpındıktan sonra
Kucaklıyorum işte öylece…
Olmuş ve olabilecek her şeyi…
…
Yaşamanın eşiğinde durmak
Yaşamak ile izlemek arasındaki çizgide…
Deneyerek var olmak ile
Tecrübenin bilgeliğine vefa göstermek arasındaki arafta kalmak…
Kafesin kilidi üstünde
Ellerim ve ayaklarım emrimde
Ama benliğim esaret altında
O rüyayı iyi okuyamamamın bedeli tüm bunlar
Aklımın dudaklarını okuyamamamın bedeli…
Allah çok latif
Ama ben bazen okumayı unutuyorum işte
Şimdi ise farkındayım
Dört kolla sarıldığım yaralarım
İyileşsin diye dua ediyorum artık
Bu kabusu iyi okumalıyım
İdrak etmeli
Ve hayır diyebilmeliyim
Bir adım atmalıyım
Köpeklerin uyanmasından korkmadan
Gökyüzünü izlemeliyim…
Sonra bir adım atmalıyım
Toprağı ayaklarımda
Rüzgarı yüzümde
Gökyüzünü içimde hissederek
O lambanın altında durmalıyım…
Evet evet
Geometriye dair tek bilgimi
Ümitsizliğe düşmenin eşiğinde kullanmalıyım
Bir noktadan sonsuz doğru geçer
Bazı yaralar iyileştirmek için açılır
Bir ilk yardım bilgisidir
Teçhizat yetersizse
Bıçak saplandığı yerde durmalıdır…
…
Artık acı çekme pahasına o hançeri tutup kaldırdım ellerimle
Akıttım ne kadar yük taşıyorsam
Allah o iki harfi tül gibi gezdirerek yüreğimde
Sakince uyandırdı ilkbaharı…
Şimdi
O ılık yağmur yağıyor…
Ve bereketli bir toprak olmaya yürüyor özüm…