Bir gramafon misali nostaljik duyguları çağrıştıran bakkallar.
Bir mahalle bakkalı düşünün çocukluğumuzu hatırlatan, özlemini duyduğumuz; güveni, samimiyeti yansıtan, sadece alışverişin yapıldığı bir yer değil ayaküstü sohbetlerinin gerçekleştiği bir bakkal, Ammo Faysal bir diğer ismiyle Faysal Azebo.
Bu sosyal olguyu sonraki kuşaklar görebilecek mi bilemiyoruz.
Bakkalın olduğu sokağa girdiğimizde hemen önünde oturan Faysal Azebo’yu görüyoruz. Bizi selamladıktan sonra yanına oturuyoruz, aramızda kısa ve güzel bir sohbet geçiyor. Yaşına rağmen bakkalına hala itinayla bakıyor. Yıllarca çalışmanın bereketi yüzünden okunuyor. 90 yaşında olan Faysal Amca’nın rahatsızlığından dolayı konuşmayı oğlu İlhan Döneray ile gerçekleştirdik.
Bir aile mesleği
180 yıllık bir bakkal, sadece yıllanmış değil küçücük bir alana dünyaları sığdırmış Ammo Faysal, aradığınız her şeyi bulmak mümkün eski gaz lambası, tenis topu, çeşitli gıda malzemeleri, oyuncaklar… Dedesinden kalma bu bakkalda 10 yaşlarındayken babasıyla sabah erken saatlerde çıkarak çalışmaya başlamış. Bu yaşlarda başlamasının da bir hikayesi var tabi; küçükken çok yaramaz oluşundan dolayı sürekli bakkala gönderilirmiş, gitmediği zamanlarda annesi ”git baban sana hummusul ukkud verecek” diye söylermiş. Tabi sonradan hummusul ukkud diye bir şeyin olmadığını sırf bakkala gitmesi için söylenmiş bir söz olduğunu anlamış.
Eskiden yalnızca köy ürünleri satılırken daha sonra ihtiyaca göre çeşitlilik artmış. Bakkalın küçük oluşundan ve içindeki karışıklıktan muzdarip olduğunu ekliyor İlhan Bey. Konuşma esnasında müşterisi gelir, alışverişini yaptıktan sonra veresiye defterini eline alır.. Dikkatimizi çeken bu ayrıntıyı hemen soruyoruz çünkü artık veresiye defterlerinin tozlu raflara kaldırıldığını biliyorduk ve hemen ekliyor İlhan Bey: Biz eski bakkalız halen inancımızı kaybetmediğimiz duygularımız var güven, samimiyet gibi. Komşunun evinin anahtarını bize emanet etmesi işte bu karşılıklı güveni canlı kılıyor. Biz büyük marketler gibi değiliz soğuk raflar, ilgisiz kalmış sadece aradığını hemen bulmaya odaklanmış müşteriler, bir labirentte dolanıyor hissine kapılırsınız. Ama bizde öyle değil, hal hatır sorulmadan, selam vermeden alışverişe başlanmaz. Günümüzde olduğu kadar eski geleneğimizi devam ettirmeye çalışıyoruz.
Halkın anlattıklarıyla Faysal Azebo
Sattığı en ilginç şeyin Leylek pisliği olduğu söylendi. Leylek pisliğinin nazara iyi geldiğine inanılırmış ve tütsü olarak yakılırmış. O kadar çok satılırmış ki Ammo Faysal bakkalında sürekli bulundururmuş bunu.
İlginçtir ki kendisine şaka amaçlı “sende çimento kumu var mı?” diye soran adama” kaç kilo istersin” cevabını vermiştir.
Onu Faysal Azebo olarak tanır herkes. Bu marka haline gelmiş lakabının nerden geldiğini soruyoruz: dedesinin çırak olarak çalıştığı dükkanda ustasının onu sürekli bir şeyler almaya göndermesi üzerine dede: ustam beni yoruyorsun, bana azap veriyorsun der. Bu ustanın hoşuna gider. O günden sonra ona Faysal Azebo demeye başlar.
Bakkala girip de eli boş dönen olmamıştır. Kış mevsimi geldiğinde soba kurulması için soba borusu bile bulabilirsiniz. Evet bunlar küçük bir bakkal için şaşırtıcı gelebilir. Söz konusu Ammo Faysalsa yüzlerde bir gülümseme belirir.
Aslında sadece bir bakkal değil anılarla yüklü bir bakkal. Faysal Amca’nın anlattığına göre Muammer Güler’in çocukluğunda, Turgut Özal’ın ise ailesinin işi gereği bir dönem Mardin’de oturdukları dönemlerde evlerine gitmeden önce Ammo Faysal ‘ın bakkalının önünden geçtiklerini ve oradan alışveriş yaptıklarını anlatır.