Aşkın İlk Şehidi; Salebe | Panik 6.Sayı

‘Aşka, âşık olmak’ benimkisi

Aşkın salt haline, aşkın her türlüsüne

Ben’lik sefaletinden, Biz’lik erdemine

Çölde yanarken, sevdayla serinlenmeye

Nefiste kaybolmuşken, aşkla özünü bulmaya

Aşkı bulanın varlığından söz edilir mi bilinmez ama aşksız olanın varlığından söz edilmesi ne mümkün?

Aşk üzerine nice sözler edildi, kitaplar yazıldı, türküler söylendi, şiirler okundu, halılar dokundu…

Aşkı anlatmaya ne söz dayandı ne de yürek

Aşk ki;

Kays’ı mecnûn eden 

Züleyha’yı secdeye götüren

Mem’e ölümden korkmama cesaretini veren

Ferhat’a dağı deldiren

Nino ve Ali’yi tek vücut yapan

Mevlana’nın kalemine sevdayı katan

Aşk üzerine birçok olay yaşanmıştır ama aşkına aşkı şahit kılan, Aşkın ilk şehidi olan Salebe’nin sevdası bir başka olmuştur.

Bu aşk diğerlerinden farklıdır. Vuslattan veyahut firaktan gelen bir coşku değildir. Kaybolunmuşluktan Bulunmaya doğru güzel bir örnektir.

Salebe’nin aşka yürüyüşü bu şekilde gerçekleşir;

 “Hz. Peygamber (s.a.s) Hayber’e cihada gider, giderken Medine’de nöbetçiler bırakır. Bu nöbetçilerin arasında Salebe de vardır. Salebe henüz yirmisinde Medineli genç bir delikanlıdır. Gece yarısı Medine sokaklarında nöbet tutarken bir kadın mecburiyetten evinden çıkar.

Salebe kadını görünce kadına yaklaşarak şöyle seslenir:

Ey kadın! Gözlerin beni yakıyor.”

Kadın utangaç ve biraz da kızgın bir ses tonuyla:

“ Ey Salebe! Ateş daha yakıcıdır.”

Salebe:

“ Ey kadın! Senin yüzün ne kadar güzel.”

Kadın Salebe’ ye dönerek kendinden emin bir ses tonuyla:

“Ama Salebe yakında toprak olacak.”

Salebe yaklaşır ve eliyle kadının omzuna dokunarak şöyle der:

“Ey kadın seni seviyorum.”

Kadın Salebe’ye kafasını çevirerek öfkeyle:

“Ey Salebe! Allah Resulü Medine’ye döndüğü zaman O’na ne yüzle bakacaksın?”

Bu cevap Salebe’yi kendine getirtir. Salebe mahcup bir şekilde hatasını anlayarak oradan kaçmaya başlar. Salebe kaçarak bir kenara çekilir. Mahzun bir şekilde:“Ben Medine nöbetçisiydim, ne yaptım?” deyip durur. Allah Resulü geldiğinde ne cevap vereceğini düşünmeye başlar. Salebe yaptıklarından pişman, bin kere pişman olmuştur.

Günler günleri kovalar ve Allah Resulü (s.a.s.) Medine’ye tekrar teşrif eder. Salebe çok pişman bir halde ağlayarak yola çıkar ve Allah Resul’ünün huzuruna geldiğinde ellerini ve kollarını devesinin önünde açarak:

“Ya Resulullah! Ben bittim, ben helak oldum, ben helak oldum” diye bağırır.

Resulullah (s.a.s):                                                       

“Ya Salebe ne oldu sana, neden böyle konuşuyorsun” der.

Salebe, Peygamber efendimize yaptıklarını anlatır. Resulullah (s.a.s.) bunları işitince:

“Gözlerim görmesin seni, git karşımdan! ” der.

Salebe kovulmuştur. Salebe Medine’den kaçar, Medine’nin dışına kayalıklara, tepelere koşar. Salebe bin bir pişman bir halde kayalıklarda bağırmaya başlar:

“YA ERHAMER RAHİMİYİN”

“Ey merhametlilerin en merhametlisi, tövbe ediyorum, muhakkak ki sen tövbeleri çokça kabul eden, çokça merhamet edensin” diyerek öylesine haykırır ki Medine’den insanlar bağırmasını duymaktadır. Aradan bir hafta geçer.

Cebrail (a.s.) efendimize gelir ve Resulullah’a (s.a.s.):

“Allah senden soruyor: Kullarıyaratan sen misin, yoksa Allah mı?”

Resulullah (s.a.s.):

“Elbette kulları yaratan Allah’ tır” der.

Cebrail devam eder: “Allah senden soruyor; kullara rızkı veren sen misin, yoksa Allah mı?”

Allah Resulü:

“Elbette rızık verici olan Allah’tır” der.

Sonra bütün ümmete şifa olacak olan şu ayeti okur:

“Kim bu haksız davranışından sonra tövbe eder ve halini düzeltirse bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Maide suresi, 39. Ayeti)

Peygamber efendimiz (s.a.s.) ayeti işitince hemen sahabelere seslenir:           

“ Salebe’yi çağırın !”

Bütün ashap tepelere koşar. Salebe’yi ararlar fakat bulamazlar. Bir haftadır dağlarda ve tepelerde tövbe eden Salebe’yi nihayet bir kenarda bulurlar.

 Nasıl bir halde biliyor musunuz?

Yüzünü toprağa gömmüş sadece hıçkırıkları ve nefes alışverişi duyulur vaziyettedir. Salebe bitmiştir artık.

Sesleniyorlar: “Salebe, Salebe, …” fakat Salebe duymayacak durumdadır. Bir müddet sonra başını kaldırır:

“ Allah (c.c.) ne buyurdu, Resulullah (s.a.s.) ne buyurdu?”

Sahabeler Salebe’ye:

“Kalk Salebe! Allah Resulü seni çağırıyor” derler. Salebe’nin kalkacak gücü kalmamıştır. Sahabeler Salebe’yi omuzlarına alırlar ve onu omuzlarında taşıyarak şefkatli Peygamberin önüne getirirler. Salebe başını kaldıramayacak durumdadır.

Allah Resulü Salebe’ye, Allah (c.c.)’ın Cebrail (a.s.) ile göndermiş olduğu ayetleri okur. Salebe bunları işitince işte orada tövbe makamını geçerek aşk makamına yükselir.

Salebe orada “Allah”diyerek can verir ve böylece çoğu insan için aşk tarihine Salebe, ilk aşk şehidi olarak geçer..

Bu hadisenin yaşanmışlığı üzerine farklı ifadeler vardır. Kimi hadis yorumcuları hadisin zayıf olduğunu bu yüzden yaşanmışlığı üzerine konuşulamayacağını söylerken, kimileri de olaydan çıkarılan anlam üzerine düşünmek gerektiğini vurgulayarak hadisenin önemine değinmişlerdir.

Bize düşen, anlatılan bu olaydan payımıza düşeni almaktır. Zira bu hadis,  nefsin tutkusunda kaybolan Salebe’nin imanındaki samimiyetle kendini bulmasını dillendirmektedir. Bu öyle bir bulma ki, maddi âlemden soyutlanarak hak huzurunda bulunmuşluğa giden Aşkyolculuğunun ilerleyişidir…

Kaybolanların, biz’liklerini bulması temennisiyle…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz