“Barcelona’da geçen hikâyede, Javier Bardem, Uxbal adında kanuna aykırı işleri yüzünden başı polisle dertte olan bir adamı canlandırıyor. Biutiful, zorunlu olarak yaptığı yasadışı işlerle para kazanmaya çalışan sorunlu ama sadık ve duyarlı bir babanın hikâyesi.”
Alejandro González Iñárrit’u, ilk defa Paramparça Aşklar ve Köpekler filmi ile ismini duyurmuştur. Kendi sinema tarzını oluşturan İnarritu, göç olgusu üzerine çok kafa yoran bir yönetmen. Özellikle ülkesi ile ilgili hikâyeleri aktarma konusunda gayet başarılı bir isim. Bütün filmlerinde göç konusunu tekrara düşmeden seyirciye aktaran İnarritu bu bakımdan takdiri hak ediyor.
Biutiful, yönetmenin dördüncü uzun metrajlı filmi. Arka sokaklarda göçmenlerin yaşadığı sefalet hayatını çarpıcı bir dille izleyiciye sunan yönetmen, etkisini Barcelona şehrine balyoz gibi indiriyor. Göçmenlik ve yoksulluk konuları şiirsel bir görsellikle anlatıyor.
Göçmenlerin hayatı sefil bir şekilde yaşadığını gerçeğe yakın birçok sahne ile anlatan Iñárritu, özellikle polis ve işportacı kovalamacası ile filmin ana temellerini oluşturuyor. Bir tarafta refah düzeyi yüksek yerleşik halk, diğer tarafta polis-göçmen kovalamacası arasındaki tezatlığı çok iyi şekilde işliyor. Filmde özellikle alt metinleri çok iyi bir şekilde oturtulmuş. Kapitalizm eleştirisini yüksek markalar üzerinden vermeye çekinmeyen yönetmen, işportacılar ve sahte ürünler satan Afrikalı göçmenleri mükemmel karikatürize etmiş.
Trajedisi yüksek olan film, tozpembe bir hayattan ziyade daha karanlık bir ortamı görselleştirerek, hikâyesi ile filmi bir adım daha yukarı taşıyor. Filmi izlerken bunalıp kapatabilirsiniz, bu da filmin gerçekliğini bir adım daha öne çıkartıyor.
Göç olgusu kolay işlenebilecek bir konu değil. Göçmenlerin hayatı, orada yaşayan insanlar tarafından göz ardı edebilir. Aynı şeyi şehrin kendisi de yapabilir. Barça sokaklarının acımasızlığını ve vurdumduymazlığını anlatan yönetmen Iñárritu bunu bir kez daha sert bir şekilde insanoğlunun suratına çarpıyor.
2007 de “İhtiyarlara Yer Yok” filmi ile Oscar Ödülü’nü alan ve 2011’de yine Oscar’a aday gösterilen Javier Bardem bu filmde de gösterdiği üstün performans ile 2010 yılı Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Filmi gerçekten başka bir noktaya getiren bir isim varsa oda Bardem’dir.
Göç olgusunu bu kadar gerçekçi anlatacak başka bir sinema dili belki de kullanılmamıştır. Iñárritu sinemasına altın harflerle yazılması gereken bu başyapıt, sekanslar ile izleyiciye ağır gelebilir fakat sinematografi açısından mükemmel bir iş çıkartıldığı kesin. Kabul edelim Biutiful
yüze atılan tokat gibi bir film.