Ufku görünmeyen bir yol gibi uzanan kader…
Hildan’ın kaderi Mardin’e tekrar yerleşmesi ile değişecekti. Çünkü kader cilvesini bulmak ister. Mahur gözlerinin arkasındaki hüznün saklanması gibiydi sürüklenişi.
Hildan daha 9 yaşında iken ailesi ile birlikte 6 yıl çalışmak üzere Adana’ya gidecektir. Mardin’e tekrar dönmesi ile kader ve cilveyi buluşturacak, baş kahramanı olacaktı bu hikayenin. Hiç görmediği bir insanın hayatını tamamen değiştireceğini bilmeyerek tabii. Hiç hikayenin sonunu bilen kimseleri işittiniz mi siz?
Nihayet Mardin’e gitme vakti gelir. Memlekete döndüklerinde köydeki evlerinde yaşamak yerine, ailesi ile birlikte başlarını koyabilecek bir ev kiralarlar. Ama bu ev 11 kişilik bir aile için çok küçük ve dardı. Küçük olması yetmez gibi yağmur yağdığı vakit sokak kapısından akan suyun içeri girmesi yaşamlarını daha da zorlaştırıyordu. Hildan’ın erkek kardeşi yoktu. Babaları çok iyi bir inşaat ustası olmasına rağmen kumar ve keklik sevdası, birikim yapmasına engel oluyordu. Anneleri okumalarını çok istediği halde Hildan ve büyük ablası aileye destek olmak için okulu bırakmak zorunda kalmışlardı. Hildan, 9 kız çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu, 15 yaşında olmasına rağmen bebek bakıcılığı yapıyor ve ev temizliğine gidiyordu. Küçük bir bedene koca sorumluluklar çoktan yüklenmişti bile.
Sorumlulukları çok olsa da annesinin gözünde küçük bir çocuktu aslında. Annesi kötü alışkanlıklardan uzak durması gerektiğini sıkça tembihlerdi. Zaten Hildan da nerede nasıl davranacağını iyi bilen bir kızdı. Nerede nasıl davranacağını bilen kızların kaderi bilmedikleriyle doğru orantılıdır. Dedik ya serçe yavrusu gibi şehir şehir gezen Hildan ve Mardin’den hiç çıkmamış Şahin. Bir vesileyle karşılaşmaları gerekiyordu. Karşılaşmışlardı. Bir kış sabahı. Kamyonete yüklenen kömürler dahi şahit olacaktı Şahin’in Hildan’ı ilk görüşüne.
Kamyonetteki kömürleri indirdikten hemen sonra heyecanlı bir koşuşla ayakları birbirine dolanırcasına sonunda soluğu annesinin yanında aldı. Nefes nefese kalan Şahin’in anne deyişinden anlardınız heyecanını. Annesine anlattıklarıyla kızı resmetti. Evet, bu serçe dayısının kızı Hildan’dı.
Hikâye bu ya iki âşık, Hildan ve Şahin amatörce çekilecek filmin başrolü olacaklardı. Şahin için kıvranışlar erken başlamıştı. Dayısını görme isteği olamazdı bu. Düpedüz aşktı. Sarıp sarmalayandan. Yürüdüğü yolu defaatle gidip gelme arzusu. İş yerinden çıkışını beklerken akasya ağacı olmayı seçmekti. Gerekirse incir ağacı bile olabilirdi. Ama en büyük hayali aslında birlikte çınar olmaktı. Kökleri sağlam ve inatçı. Bir dalı Hildan olan ötekisi kendi. O büyük gövdeye yaslanmış çocukları. Bu kadar hızlı kurmuştu hayalini Şahin. Her şeyin bu hayal kadar hızlı akacağından bihaberdi.
İlk buluşma, Şahin’in kalp atışlarını hissedemeyeceği mekân, mahallenin küçük mütevazı pastanesiydi. Sebepsiz yere gitmişti Hildan. Öylesine. Henüz ne Şahin’i ne de Şahin’in sevgisini tanıyordu. Onunla sohbet etmekten zamanın nasıl aktığını anlamayan Hildan bu tanışmadan memnun kaldığını göstermiş oldu bir nevi. Bu zaman akışı eve geç gitmesine neden olmuştu, annesine ne diyecekti? Nasıl açıklayacaktı? Dayısının oğlu olabilirdi ama o saatte dışarıda olmak, pastanede oturuyor olmak ne annesinin ne Mardin halkının edebine uygun düşmezdi. Tercihi sorulsaymış eğer hakarettense dayak yemeği tercih edecekmiş. Öyle ağır öyle can yakıcı. Yüzü kızarır ya hani insanın, bütün vücudunu saran bir sıtma gibi yayılır bu sıcaklık. Yayılır da sıcağa karşı koyamaz, uyumak ister. Kaderini değiştireceği rüyayı göreceğini bilseymiş bu uykuya hiç dalmayacakmış. Rüya bu ya. Bir ejderha görür. Her haliyle çok etkiler. Ayrıntıları an be an aklındadır ejderhanın, şekli, şemali.
Rüyalar şiddetli olunca uyku yarım kalır. Gün daha erken başlar. O sabah da öyle olmuştu. Hildan gün aymadan uyanmıştı. İşe gitmek için kahvaltıyı hızlıca hazırlayıp çıkmıştı evden. Şahin bekleme eylemini hiç aksatmayan bekçi misali aynı yerde bu sefer elinde bir defter ve kalemle bekliyor olacaktı. Hildan Şahin’i fark edince yanına yaklaştı. Kalemle çizilmiş olan alın yazısının yansımasıydı. Kullanılan alfabe ise ejderhaydı. Hidan’ın uykusunu bölen ejderhanın ta kendisi. İçine girdiği bu şaşkınlık hissinden kendisini alıkoyamıyordu.
Allah yeryüzüne bir mesaj gönderiyorsa eğer bunu anlamak zor olmamalıydı. Zor olmamalıydı kadere teslim olmak. Şahin’in sevgisini yavaş yavaş hisseden Hildan gördüğü ilgiyi ve muhabbeti rüyasındaki ejderha ile buluşturunca kendiliğinden doğacak aşkın hârını alevlendirmiş oluyordu. Buraya kadar her şey kolaydı. Seven bir kalp ve sevmeye hazır bir gönül. Zor olan aileleri bu aşka ikna etmekti. Neyse ki ikna oluşları uzun sürmemişti.
Evliliklerini bir rüyanın yani ejderhanın belirlemesine akıl sır erdirmek mümkün değildir belki. Bizim için mümkün olmayan şey aşklarının en büyük simgesi ejderha figürlü iki çift yüzük olmuştu. Yaklaşıyor yaklaşmakta olan güzel günler. Şahin, Hildan için methiyeler dizer, şiirler yazardı. Ona olan aşkını ancak bu şekilde ifade edebilirdi. Ve ilk ayrılış, ilk hüzün. Şahin’in askerliğe gitme vaktiydi.
“Benim kara gözlü nazlı dilberim” şiirinin ilk dizesi olacaktı. “Açık edersem kalbimi, duyursam sevdiğimi” dizeleri kaleminden akacak kara kaplı o küçük deftere düşecekti. Yazmak, söylemek, çizmek Hildan’dan sonra en sevdiğiydi, yalnız gecelerine yârenlik edendi.
Hildan’ın silüetinin yanına bir güvercin yaklaşır ve
beni bekler misin?
sorarım sana en güzel şey ne deseler aşkım diyebilir misin?
seni en çok seven kim deseler
benim ismimi verebilir misin?
neden ağlıyorsun deseler?
şahin için diyebilir misin?
şahini unut derlerse
asla unutmam der misin, hildan?
Yazılı zarfı bırakır.
Şahin’in yokluğunu mektup ve şiirlerle bastırmıştı Hildan. Yetmişti ona tüm bunlar.
Askerliği bittikten sonra Şahin İstanbul’a taşınmaya karar verir. Mardin’de bırakmaya niyeti yoktur Hildan’ı. Beraberinde götürür. Hildan itiraz etmeden, anne babasını hiç düşünmeden razı olur. Onun yolu Şahin’in yoludur zira.
Züccaciye dükkanı açarak evine ekmek götürecek, kimseye muhtaç etmeyecekti sevdiğini. Fakat çınar ağacının gölgesi olma hayali ile hayata tutunma gerçeği çakışıyordu. Hem Hildan’ın çalışmasına müsaade etmeyen eş hem dükkanı düzensiz açan tembel bir esnaf olmak evliliklerinin temellerini sarsmaya yetmişti. Artçı sarsılmalar sırasını bulacaktı.
Nasıl olur da şiir duyan kulaklar bağırış ve çağırışları dinleyecekti. Hildan’ın bu seferki şaşkınlığı tanıştığı fakat tanıyamadığı adamın karşısında çaresizce durmaktı. Nasıl olur da bir yabancıymışçasına dururdu karşısında. Ve asıl ayrılık.
Merhaba, ben 5 yıldır ayrı olan Hildan ve Şahin’in oğlu. Şimdi, nasıl olur da böyle bir sevgi bu duruma gelebiliyor değişinizi duyar gibiyim. Siz aşkı kimden öğrendiniz bilmem. Belki Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin’den. Ama ben aşkı Şahin ile Hildan’dan öğrendim.