Kobe ‘The Black Mamba’ Bryant | Panik 8.Sayı

Bir adam düşünün ki tüm spor hayatını bir takıma adasın. Bu adayış, emekliliğinden sonra da bir spor insanı ve bir dost olarak insanlara mentorlük yaparak devam etsin. Hayatını bu temeller üzerine kurmaya çalışan onlarca sporcu olsa da şu an bahsettiğimiz şahıs Kobe Bryant’tan başkası değil. Kobe, 1978’de basketbolcu bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Dolayısıyla çocukluğunun ilk yıllarından beri basketbolun içinde büyüdü ve kendini babası gibi tuttuğu takıma, Los Angeles Lakers’a adadı. Onu bu yazıya konu eden özelliği şüphesiz ki NBA’de geçirdiği muhteşem kariyeridir. Profesyonel kariyerinin tamamını Lakers forması altında geçiren Kobe’yi yakından tanıyalım. NBA’in gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olarak kabul edilen Michael Jordan’dan fazlasıyla etkilenmiş olan Kobe, oyun stiliyle de bunu ortaya koymuştur. Jordan’ın kazanmak için yanıp tutuşmasından öylesine etkilenmişti ki Kobe dendiğinde hâlâ akıllara tıpkı Jordan gibi bitmek tükenmek bilmeyen bir hırs abidesi geliyor.

Lise yıllarına geldiğinde kendisinden yavaş yavaş söz ettirmeye başlayan Black Mamba, her ne kadar NBA’e giriş biletinin üniversitede oynayacağı basketbol olduğunu bilse de liseden sonra erken profesyonel olma kararı alarak NBA draftına katılmıştır. O yıllarda liseden direkt olarak üst düzey basketbola geçişe kimse sıcak bakmıyordu, bu da Kobe’nin drafta katılan oyuncular arasında gördüğü ilgiyi düşürdü. Ancak Lakers’ta dönemin genel menajeri Jerry West, –ki oyuncu olarak da takım tarihinde çok önemli bir yere sahiptir- Kobe’nin henüz o yaşlarda ileriye dönük çok büyük bir potansiyel barındırdığının farkındaydı. 1996 Draftının 13. sırasında Charlotte Hornets tarafından seçilen Kobe, draft günü ortalama bir oyuncu olan Vlade Divac’a karşılık Lakers’a takaslandı. Bu takas Lakers adına tek taraflı bir takas oldu diyebiliriz. Zira daha sonrasında ligin en dominant pota altı olan Shaquille O’Neal’ın da takıma dahil olması ile birlikte Lakers, geçmiş yıllarda olduğu gibi kendinden tekrar söz ettirmeye başladı. Zamanla gelmiş geçmiş en iyi ikililerden birine dönüşen Shaq-Kobeikilisi, Lakers’a 2000 yılından itibaren art arda üç tane NBA şampiyonluğu kazandırdı. Ancak saha dışında o kadar da iyi anlaşmıyorlardı. Üç şampiyonlukta da Shaq’in gerisinde kaldığını düşünen Kobe, yönetime de zaman zaman “ya ben ya Shaq bu takımda kalır” restini de çekmiştir. Bununla birlikte Shaq’in bir basketbolcuya yakışmayan iş ahlakı ikilinin yollarının ayrılmasına sebebiyet vermiş, gün geçtikçe aralarındaki ilişki rekabete dönüşmüştür.

Kobe, Shaq’in takımdan ayrılışı ile her ne kadar kendini daha fazla gösterme şansı bulsa da hem takım hem de kendisi adına belirgin bir başarı elde edememiştir. Dediğimiz gibi, Kobe bir hırs abidesi idi ve bu özelliği rakiplerini adeta zehirlercesine domine etmesini sağlıyordu. Bu yüzden taraftarlar ona dünyanın en zehirli yılanı olan Black Mamba lakabını taktı. Hayatın her alanında çalışma hırsı ve arzusu ile her zaman daha iyiye gitmeyi amaçlayan ve bu yönde tavsiyeler veren Kobe, bunu ‘Mamba Mantalitesi’ olarak isimlendirdi. Bu bağlamda bir örnek vermek gerekirse şüphesiz Kobe’nin sakatlık, yorgunluk dinlemeyen antremanları olur. Ancak Mamba Mantalitesi, kendini en belirgin şekilde 22 Ocak 2006 gününde gösterdi. Muazzam bir maça tanıklık ettiğimiz maçta Toronto Raptors karşısında tamı tamına 81 sayı bulan Kobe Bryant, Wilt Chamerlain’den sonra NBA tarihinin bir maçta en fazla sayı bulan ikinci oyuncusu unvanını aldı. 2007-2008 sezonunun başlangıcında ise kariyeri adına yeni bir başlangıç yapmayı planlıyordu. Bu bağlamda on yıldır giydiği 8 numaralı formasını 24 numarayla değiştirdi. O sene bambaşka bir istekle oynayan Kobe, sezonun “En Değerli Oyuncusu (MVP)” ödülüne layık görüldü. Ancak takımını 2008 finallerine taşımasına rağmen şampiyon olamadı. O finalleri kaybetmesi Mamba’ya başka bir motivasyon kaynağı yaratmıştı ki daha sonraki iki sene o motivasyonla takımını şampiyonluğa taşımayı başardı. Mamba 2010’da otuzlu yaşlara ayak basmıştı. Vücudu artık o atletik hareketleri yapmasına izin vermiyordu. Ancak bu Kobe’yi çalışmaktan alıkoyamazdı. 2012 olimpiyat takımı antrenmanında bütün genç sporculardan fazla çalışarak yedi saati aşkın bir bireysel antrenman yapmış; bu özverisi ile basketbol severlerin aklında hep genç kalmıştır. Aşırı derecede sınırları zorlayan ve pes etmeyen Mamba, 2008 ve 2012 yıllarında da kariyerini altın madalyayla süslemiştir.

2013’te oynanan Warriors-Lakers maçında maruz kaldığı faul sonucunda aşil tendonu koptu. Ancak Kobe, hissettiği büyük acıya rağmen serbest atışlarının ikisini de sayıya çevirerek soyunma odasının yolunu tuttu. 3 yıl sonra 2016’da ise kariyerini sonlandıracağını açıkladı. Böylesine büyük bir kariyere büyük bir final maçı gerekirdi. Kobe, biletlerin yok sattığı maçta seyircide bir beklenti oluşturduğunun farkındaydı. Utah Jazz’e karşı çıktığı final maçında şanına yakışır bir şekilde altmış sayı attı. Evet, yanlış duymadınız tam olarak altmış sayı. Kariyerinin zirve noktalarında bile böyle performans sergileyemeyen oyunculara adeta bir mesaj niteliğinde bir maç oynamıştı Kobe. Maç ile birlikte sonlanan kariyerinde ise arkasında beş şampiyonluk, bir MVP, iki final MVP’si, iki Olimpiyat Altın Madalyası ve on sekiz sezonluk bir All-Star macerası bıraktı.

Dört kız çocuk babası Kobe, aktif basketbol kariyerinin ardından kızları başta olmak üzere birçok gencin basketbola kazandırılmasına önem göstermiş ve Mamba Spor Akademisi’ni kurmuştur. Hayatına yön verme şekli olan Mamba Mantalitesi’ni burada da ortaya koymuştur. Ancak Kobe’nin başarılarının basketbolla sınırlı olduğunu düşünmeyin. Zira emekliliğinden sonra kendine ait bir animasyon şirketi kurmuş ve bu sektöre de büyük yatırımlar yapmıştır. 2018’de kendi yazdığı ‘Sevgili Basketbol’adlı animasyon filmi ile bir Oscar Akademi ödülü dahi kazanmıştır.

Mamba’nın başarıları saymakla bitmez bize kalırsa. 25 Ocak günü LeBron James’in ‘NBA Tüm Zamanlar Sayı Krallığı’listesinde Kobe’yi geçmesi üzerine Kobe attığı tweette: “Oyunu ileri taşımaya devam et. Sana büyük saygı duyuyorum kardeşim”ifadelerini kullanmıştı. Olaydan yalnızca saatler sonra en sevdiği ulaşım aracı helikopter ile yaptığı yolculuk esnasında onunla birlikte basketbol veliahtı kızı Gianna’yı da taşıyan araç hava şartları nedeniyle bir dağın eteğine çakılmış ve ne yazık ki kazadan kurtulan olmamıştır. Böylesine bir efsanenin trajik bir şekilde hayata gözlerini yumması bütün dünyayı yasa boğdu. Ayrıca çoğu insan için Kobe bir basketbolcudan fazlası idi. Bu yüzden ondan binlerce kilometre ötede yaşayan, onunla hiç tanışmamış insanlar dahi gözyaşlarına boğuldu.

Huzur içinde yat Kobe, gecenin bir saati seni izlemek için uyanan çocuklar seni, ‘Black Mamba’yı hiçbir zaman unutmayacak. Veda konuşmanın sonunda dediğin gibi ‘Mamba OUT!’.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz