söz kızışmış mahşer çınlamasıyla
geldi gelmez dediğim
içinde yaşadığı düşlerden
ruh bunaltan iplerden
mecnun uyanmıştı
eşsiz aşk nöbetinden
beyaz tenini
papatya rengi zülüfler kaplamış
öyle bir düştü ki görünen
cennetten gelen huri mi
yoksa yansıyan kamer mi
bilemiyorum
sessizliğe tapıyorum
bir hiç uğruna
bin tuzak gibi
gece ki koynuna alıyordu o’nu
bahaneler bulup kendini kandırarak
âdeta tavaf eder gibi
aşk başkalaşıp ayrılık geldi mi
baskın korkusu mu kalır
o’na varmakla dağılır karanlıklar
ölümün tasviri gibi
serpilen bir toz
kaşların yayına
uyan artık sevdiğim
pas tutmaz bir yorgan yatağında
ham toprağın kar çiçeği
uyan
soylu fakirliğin aşk bereketi