Öyle güzel öyle yeşil bakıyor ki bana, zaman mekan tüm mefhumlar yok olup gidiyor. Süslü tacı kıvrım kıvrım dökülen saçlarına özenle takılmış. Gövdesi o süt beyaz, o pullu rengarenk gövdesi kuyruğuna değin. Öyle güzel öyle yeşil yeşil.. Pasparlak bedeniyle canlılara meydan okuyor adeta. Gezmedik yer dolaşmadık cadde bırakmadık o gün. Üzerimizde yüzlerce şaşkın gözle mutlu mutlu dolanıyorduk sadece. Papatyalar aldım ona. Sevmedi çok ama belli etmemeye çalıştı, fark ettim. O sürünürken benim yürümem miydi farklı gelen insanlara, bunu tartıştık uzun uzun. Zekiliği, bilgeliği gözlerimi ondan alamamamla bağlantılı mıydı? O kadar çok şey öğrendim ki ondan. Sanki her şey durmuştu da biz ikimizmişiz gibi. Ta ki damarlarımı yaka yaka süzülen, her gün defalarca vurulan o iğneler gelene dek. En mutlu anlarımı mahveden ilacım. Bir şeyler konuşuluyordu başucumda. Babam yeter artık diyordu on beş yıldır mucize beklediğimiz. Geri dönmüyor, o artık bizimle değil. Ona acı çektirmekten başka ne yapıyoruz ki. Gözlerinden yaşlar boşalıyordu annemin, ağlaya ağlaya tepki verdi diyordu Şahmeran tablosunu çekince. Tepki verdi. Nasıl fişini çekelim dersin? Çok anlamadım ama sanırım varlığım üzere tartışıyorlardı. Varlığım.. Yani aslında onlarla varolmayışım. Ya da böyle bir şey işte.
Burdayım ben aslında. Umut olmadığını, sizi duyamadığımı nasıl söylersiniz. Beynimin öldüğünü, bitkileştiğimi. Varolmadığımı. Burdayım işte. Geceleri yok sayıp ışıkları kapadığınızda da. Yanımda abuk subuk muhabbetler ettiğinizde de, çekseler ya fişini dediğinizde de. Buradayım. Hissedin varlığımı. Gözlerinizin önündeyim. Ellerinizin altındayım. Damarlarıma bilmediğim sadece acı veren ilaçlar taktığınızda da. Günlerce yanıma uğramadığınızda da. Acaba cidden hissetmiyor mu diye cimciklediğinizde de. Burdayım. Tepki verdiğimi konuştuğumu sanarken sesimin çıkmayışı, aslında dudağımın bile oynamayışı varolmadığım anlamına mı geliyor sizlere göre? Sadece Şahmeran inandı bana. Çığlıklar atıp yardım dilediğimde o vardı yanımda. Yeşil yeşil.. Ölmeme karar verildi en nihayet. Karar. Zaten ölmüştüm ben. Yoktum yani. Bedenimi de kaldırmak. Silinmek hayattan tamamen. Hayat beni unutmuş gibi sanki. Annem yanımda son gece adına. Sıcacık hissettim onunla. Hissetmek varolmak değil miydi? Hissini dışavurmak mıydı yoksa?
O sabaha kadar saçlarımı okşadı. . Ben Şahmeran’a baktım öylece. Uyumak Şahmeran’a kavuşmak istiyordum bir an önce. Gözlerine baktıkça tanıdım onu. O anlattı ben dinledim. Ben anlattım o dinledi. İsmi ilk okuduğum isim oldu, ben ki henüz 6 yaşında kurdelemin takıldığı gün çarpılmış kişiyim. Ben ki Şahmeran adını tablodan okumuş kişiyim. Ben ki buradayım. Bu da mı varolmak değil?
Temiz göndermek istediğini söylüyordu annem. Çığlıklar atarken ben, duymadı hiç kimse. İçim büyür, bedenim büyürken. İçimin büyüklüğü müydü varolmak. O ağlaya ağlaya okşarken saçlarımı, eli sırtıma geldi tişörtümü çıkarmak için. Orada hissetti annem beni. Bende onu. Açtı belimi pul pul. Bağırmaya başladı o da. Nasıl oluyor da o bağırınca herkes duyarken beni kimseler duyamıyordu. Eli değince belime, pullarıma; çığlıklarım duyulmaya, varlığım hissedilmeye, gözlerim etrafa bakabilmeye, dudaklarım, vücudum kıpırdamaya başladı. Kaybettim. Yeşil yeşil..
Şahmeran nerde?