Arabalar, sesler
Bu sabah da kalabalık bir yığın sarmıştı şehri
Aceleciydi herkes, tek dertleri yetişmekti
Akif Bey yine onlardan da erkenci
Yalnız olmayı seçmişti onca kalabalıkta
Huysuz bir adamdı ama
Pek severdi şehre bakan balkonunu
Bir masası vardı, bir sandalyesi
Elinde sıcak çayı
Hava yağmurluydu
İzledi etrafını uzun uzun
Hiç acele etmeden, kaçırmadan gözlerini
İşine bugünde yetişememişti
Doğru ya,
Emekliydi artık Akif Bey
Peki ya tertemiz takımını neden hâlâ giyerdi?
Belli ki komşuları işsiz desin istemiyordu
Bilmezlerdi yaşını
Sormazdı kimse bir şeyler
Tek bildikleri
Boş vakti yoktu Akif Bey’in
Hep bir yere yetişmesi gerekirdi
Çok konuşmazdı kimseyle
Sigarasını da hep yarım içerdi
Olmadığından değil,
Unuturdu yaktığını
İzmarite dönerdi yarısı
Bak yine unutmuş sigarasını
Fakat bu kez isteyerek
Hatırlamak istedi o günlerini
İyice yaşını almıştı bedeni
Yorulmuştu Akif Bey
Elleri titriyordu artık
Simsiyah saçlarından eser yoktu
Yüzü tebessümlerden uzaktı artık
Ama sesinde bir kudret vardı hâlâ
Ne de olsa Öğretmen Akif Bey’di
Hâlâ herkes öyle der O’na
Mahallesinin ilk Öğretmeni!
Çayından bir yudum aldı, içmek istemedi fazlasını
Uykusu geldi Akif Bey’in
Yatağına geçmek için doğruluyordu ki
Bir ses yükseldi sokağında
Öğretmenim günaydın…