Sokak sokak gezip nutuk vermek yerine sorular sorarak kendi içimizde olan cevapları hatırlatır, ayıktırır, sorgulatırdı Sokrates. Ölümünü getiren sorulardı bunlar. Yazmanın bilgiyi hapsettiğini düşündüğünden olsa gerek öğrencilerinden tanırız onu Platon’un meşhur diyaloglarından mesela. O dönemlerde Atina da beş erdem vardı; adalet, ölçülülük, cesaret, bilgelik ve sofuluk. Üstüne düşünürsek bu erdemler görünürden farklıydı. Ne de olsa bir köle ile bir yargıç için adalet aynı anlamlara gelmezdi. Sokrates’e göre de bu erdemler üstüne düşünüldüğünde çürütülebiliyordu. O kusursuzu aramayı seçti. Ona göre bütün erdemler iyilikte birleşebiliyordu. Sokrates ifade özgürlüğünün olduğu güzel zamanlar geçirse de artık savaş vardı insanlar dip dibe savaşıyordu bulaşıcı hastalıklar hızla yayılıyor ölümler artıyordu. Hatta verilere göre nüfusun üçte biri ölmüştü. Savaş ve vedalar sonrasında Atina halkı artık Sokrates’e eskisi kadar hoşgörülü değildi. Sokrates kırklı yaşlarına gelmiş ve iyilik hakkındaki araştırmalarına devam ediyordu. Sokrates’in düşünceleri Atinalı gençler tarafından beğeniliyordu ama savaşlar devam ediyordu ve gençlere ihtiyaç vardı bu da demek oluyordu ki gençlerin sorgulamayı öğrenmesi Atina halkı için büyük tehlike idi. Halk arasında kötü ruhların dolaştığını söyleyenler vardı hatta Sokrates’in büyücü olduğu bile düşünülmüştü. Tiyatrolarda gülünç taklitleri yapılıyordu. Peki, toplumun klasikleşmiş normlarından kopuk birisi buna ne tepki vermiş olabilirdi? Sonuçta o zamanlar tiyatro Atinalılar için eğitim yeriydi. Bazı zamanlarda sahnede alaya alınırken ayağa kalkıp kendini gösterdiği söyleniyor. Kaygılı mıydı yoksa hoşuna mı gidiyordu? Sonuçta tüm nesil Sokrates’i öyle tanıyacaktı. Bana kalırsa onu tanımayanlara da tanıyacağını düşünüp herkesle beraber eğlenmiştir. Sokrates aynı zamanda çok dindar bir insandı. Ama söyledikleri geleneksel dini tehdit ediyordu ve halk bu düşüncelere açık değildi. Devletin tanıdığı tanrıları tanımamak gençlerin ahlakını bozmak suçlamalarıyla Sokrates’e dava açıldı. Kendisi idamdan kaçmadı jürinin karşısında “Kendimi savunmam bu gölgelerle dövüşmek olur siz kendinizi suçlu olduğuma ikna edeceksiniz” diyerek çıktı ve aslında bakarsak bu çok kışkırtıcı bir konuşmaydı. Peki, Sokrates ölümden korkar mıydı? Ona göre insanın elinden her şeyini alabilirsin ama ruhuna zarar veremezsin. Ruh yalnızca bir başkasına yanlış yapılırsa zarar görürdü. Jüri Sokrates’in ruhuna zarar veremezdi ama anlaşılan kendi ruhlarına zarar vermişlerdi. Sokrates’in son sözü “Kendinize özen gösterin” oldu ve baldıran zehri ile dolu küçük kadehini kaldırdı. Felsefenin içine insanın kendisini koydu ve en büyük kötülüğün cehalet olduğunu söyleyerek her gün bizlere meydan okumaya devam ediyor. Bu sebepten içinizdeki Sokrates’i uyandırın.
Zeynep Sude Ekmen
Kaleminize sağlık zeynep sude hanım