Ey Aşk | Panik 6.Sayı

İnsanoğlu duygularıyla yaşar. Sevinir, yüzünde güller açar. Üzülür, gözünden yaşlar akar. Fakat öyle bir duygu bahşetmiştir ki Yaradan yarattıklarına, o duygu gönüllere zuhur ettiğinde bizi bizden alır, sevinçlerimiz çoğalır, üzüntülerimiz hafif kalır. Bazen bir şarkı, bazen bir şiir, bazen bir sanat eseri olarak karşımıza çıkar.  O görülmez, duyulmaz ancak hissettiğinizde kendini hemen ele verir, kolayca tanırsınız. Çünkü o başka hiçbir şeye benzemez. Onun adı aşktır.

İnsan hayatının olmazsa olmazıdır aşk. Âdem ile Havva’dan başlayıp, günümüze dek aralıksız süregelen, her türlü entrikaya karşın yıkılmayan tek imparatorluktur. Peki aşk nedir? Sevip de kavuşamamak mı, gözlerinde yok olmak mı, karşılık bulamamak mı… Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir; çünkü duygularımızın en yüce ifadesi olan beşerî aşkın türlü hâlleri vardır. Sen hâli, ben hâli, biz hâli… Ama aşkın değişmeyen hâlleri vardır ki her kim olursa olsun titretir kalpleri, yerle bir eder ezberleri, hiçe sayar kimlikleri… Hem dert sahibi yapar hem derman olur gönüllere, tek hecedir görünürde ama tarifi zordur sığmaz kelimelere… Bir de ilâhi aşk vardır ki hiçbir şey ile mukâyese edilemez, sonsuzluk âleminin nuru, Mevlâ’nın yağdırdığı rahmettir, rûhânîdir cismânî değil, uhrevîdir dünyevî değil.

Her şart, her durumda ve her haliyle güzeldir aşk… Tatlı olduğu kadar acıdır da üstelik. Biliriz aklımızın şaştığını, görürüz yanlış yaptığımızı, duyarız en olmaz lafları… Fakat aşktan acı çekse de ruhumuz yine de sevgiden şaşmaz yolumuz. Şu sözlerle kalp ve ruh ilişkisini ne de güzel anlatmıştır aşk adamı Şems:

 ”Kalp ruha der ki: Ben severim, aşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh cevap verir: Sen yeter ki sev.”

Biz yeter ki sevelim. O zaman acısına da katlanılır. Sevelim sevmesine de lâkin sevgimiz karşılık bulunca güzel. Belki ilk bakışta tek kişilik gibi görünebilir aşk fakat aslında iki kişiliktir. Aşk karşılıklı olunca iki kişi bir kişide bütünleşir. Bundan dolayıdır ki aşkın karşılıklı olanı kıymetlidir. Aynı lisanı konuşmak, aynı frekansta buluşmak, bir olmak ne de güzeldir. Birlikte yanmak, yanıp kül olmak, küllerinden yeniden doğmak alametifarikasıdır aşkın.

Doğada da karşılıklı aşk çeşitli hallerde kendini gösterir. Örneğin her çiçek güneşe aşıktır ve yalnızca ona bakar. Güneş de çiçeğe mecbur çünkü o olmadan ısı ve ışığının ne anlamı var…  İkisi de heyecanla baharın gelmesini beklerler. Bahar mevsimi geldiğinde güneşin yaydığı sevgiye çiçek de sevgiyle karşılık verir. Tıpkı biz insanlar gibi… Doğa aşkla uykusundan uyanırken bizi de uyandırır, kendisini görelim ister, görelim ki yüzümüzde, gönlümüzde güller açsın. İçimiz neşeyle, aşkla dolsun. Hâleti rûhiyemiz de mevsimlerle doğru orantılıdır zaten. Baharda açar, yazın coşarız, sonbaharda solar, kışın buz tutarız.  Mevsimlere göre şekillenir, mevsimlere göre aşık oluruz bazen.

Bazen de aşkın mevsimi yoktur o zaten bir mevsimdir ne yaşa ne zamana ne de mekana bakar. O bir talih kuşudur. Saçlar ağarabilir, görüntü farklılaşabilir ama gönül kuşu hep tazedir. Kimi zaman hayatının baharında konar talihlisine kimi zaman da ikinci baharlar yaşatır Sezen’in de dediği gibi:

Gamze gamze bir gülüver şimdi
Beni göğsüne alıver şimdi
Mevsimi geldi susadım aşka
Benimle bir bütün oluver şimdi

İkinci bahar yaşıyor ömrüm
Gel benim yarim oluver şimdi
Seni gül gibi öpe koklaya
Gözümden, dilimden, sakınır saklar
Bugünkü aklımla severim şimdi
 

    Ey Aşk !

    Zengin-fakir, genç-yaşlı, câhil-kâmil demeden nice gönüllere giren aşk.  

    Gözle değil ruhla görülen, gök kubbeyi cennete çeviren aşk.

    Okyanuslarla ateşi sönmeyen, gönülden gönle giren aşk.

    Ey Aşk !

    Sen nelere kâdirsin aşk.

    Hep vardın hep varsın.

    Hep var ol Aşk.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz