İlk kadın romancımız: Fatma Aliye Hanım. Günümüzde yaşamasını istediğimiz isimler canlanır hem zihnimizde hem gözlerimizin önünde. Bu isimlerden biridir kendisi. Değeri öldükten sonra anlaşılan bir isim de Fatma Aliye’dir. 1936 yılında İstanbul’da kızına kavuşamamanın derin üzüntüsüyle, unutulmuş bir yazar olarak son nefesini vermiştir.
Osmanlı devlet adamlarından Ahmed Cevdet Paşa ile Adviye Râbia Hanım’ın kızıdır. 5 yaşından itibaren özel ders almaya başlayan Fatma Aliye herkesi şaşırtan bilgisiyle 11 yaşına geldiğinde Arapçadan çeviriler yapmaya başlıyor. Kendisiyle büyüyen bilgisi, onu Türk edebiyatımızın kıymetli yazarlarından Ahmed Mithat Efendi ile tanıştıracaktır.
‘Yazı ve yazın’ artık hayatının önemli bir kısmını oluşturuyordu. İlk tercüme kitabı olan “Meram” 1890’da “bir kadın veya bir edibe” adıyla ortaya çıkıyor. Herkes büyük şaşkınlık içindedir kim umar ki bir kadının Fransızcadan tercüme yapabileceğini. Gazetelerde köşesi olan ilk kadın yazardır aynı zamanda. “Mütercime-i Meram” takma adıyla yazılarını yazmaya devam ediyor. Birçok aydın merak içindedir, Fatma Aliye’ye en yakın isim olan Ahmed Mithat Efendi tarafından ismi açıklanıyor. “bir edibe” , “Mütercime-i Meram” Fatma Aliye Hanım’dır. Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı olduğu öğrenilince de birçok isim onunla ilgilenmeye başlıyor.
Babasının en önemli destekçisi olmasının yanında hocası olarak gördüğü Ahmed Mithat Efendi kendisinin yetişmesinde etkili olmuştur. Fatma Aliye bir müddet onunla mektuplaşmıştır. Ahmed Mithat Efendi bu mektuplaşmaları gazetede yayımlıyor çünkü onun olağanüstü, bilgi birikimine sahip olduğunu herkese göstermek istiyordu. Ayrıca Ahmed Mithat Efendi “Fatma Aliye Hanım yahud Bir Muharrire-i Osmâniyye’nin Neş’eti” yani” Bir Osmanlı Kadın Yazarının Doğuşu” adlı eseriyle Osmanlı toplumunda bir kadın yazarın hayatını anlatan ilk monografiyi yazıyor. Ayrıca Ahmed Mithat Efendi ile birlikte “Hayal ve Hakikat” adlı romanı kaleme almıştır. Fatma Aliye hocasına yakınlığından ötürü de olacak ki eserlerinde Tanzimat edebiyatının çizgilerine bağlı kalmıştır.
Kadın yaşamının iyileşmesi, kadınların birçok haktan faydalanması ve istedikleri mesleklere gelebilmeleri için çok çaba harcamıştır.Fatma Aliye Hanım’ın romanları kadınlar için bir rehberdi. Birçok şeyi müslümanlığa uyup uymadığını araştıran ve düşünerek yazan Fatma Aliye, eserlerinde Osmanlı kimliğini kaybettirmeden kadınlara yardımcı olmaya çalışır. Bilimin gelişmesine hayrandı fakat Avrupa’da bir yozlaşmanın olduğunun da farkındaydı. Bu yüzdendir ki eserlerinde de kadınları hep uyarmıştır. Bugün hasretini çektiğimiz muhabbet ve dayanışma sayesinde Fatma Aliye Hanım dönemin kadınları için rol model olmuştur.
II.Abdülhamid’in yâverlerinden Kolağası Fâik Bey ile evlenmiştir. Fâik Bey’in Fransızcayı daha iyi öğrenmesi için evin içinde sürekli konuşmaya çalışırlarmış belli bir zamandan sonra derin bilgisini kıskanan Fâik Bey, Fatma Aliye’nin kitaplarını yırttığı söylenirmiş. Bilgisinin karşısında duramayacağını anlayan Fâik Bey, onu kıskanmaktan vazgeçmiş ve aralarında bu konuyu halletmişler. Evliliğinden 4 kız çocuğu olan Fatma Aliye Hanım kızlarının üstünden ilgisini hiç çekmemiştir, çünkü kendisi büyük ve misafiri eksik olmayan bir konakta büyümüştü bu yüzden annesinden çok dadıları ona bakmıştır. Ve ilk acısını bir kızının beyin kanaması sonucu ölmesiyle yaşıyor. Diğer iki kızı anneleri gibi yazıyla ilgilenmiyor olsa bile okur-yazar oluyorlar. Ve ikinci acısı, son nefesini verene kadar hissettiği büyük acı, küçük kızı Zübeyde İsmet’in Katolik rahibesi olması onu derinden sarsmıştır. Tüm çabalarına rağmen kızına ulaşamayan Fatma Aliye Hanım bu üzüntüyle yaşamaya çalışmıştır.
Fatma Aliye Hanım üzüntüsüne bir yenisini daha katıyordu. 1908’de ittihak terakki iktidar olmuştur. Son derece önemli bir tarihçi ve Osmanlı devlet adamı olan babası Ahmed Cevdet Paşa gözden düşürülmüştü. Bu duruma çok içerleyen Fatma Aliye Hanım, “Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı” adlı bir eser yazıyor fakat bu eseriyle kimsenin ilgisini çekemediği için I. ciltte bırakıyor. 1908’ den itibaren kendisine ve hayata küskün bir şekilde hayatına devam ediyor. İçinde biriktirerek büyüttüğü acısıyla 1936 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Fatma Aliye Hanım yazdıklarıyla kendisinden pek söz ettirmemiş daha çok yaptıklarıyla Türk edebiyatında yer edinmiştir. Asıl önemi ilk kadın romancımız olan, tercüme yapan, gazetelerde köşesi olan, onun hakkında ilk monografi eser yazılan ilk kadın yazar olmasından gelir. Onun için, ilklerin kadını da diyebilmemiz mümkündür.