NAMIDİĞER “KEMİK KIRAN ÇİLLİ”
Mardin tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış tarihi bir kent. Mardin’i anlatmak uçsuz bucaksız bir kentin bilinmeyen sırlarını çözmeye benzer. Her sokak ayrı bir yaşam hikâyesini içinde saklar. Sırtını kaleye dayamış, yüzünü Mezopotamya ovasına dönmüş ve güneşin batışıyla kızıl taşların insanı anlattığı bir dünyadır.
Şehri keşfettikçe sizleri bir hikâyenin karşılaması muhakkak. Bu hikâyelerin çoğu nesilden nesile aktarılır. Bu hikâyede sizleri ben karşılayacağım. Hikâyemizin kahramanı Hanna Çilli…
Babası taş ustası olarak bilinen Kermo, annesi terzi Nasra olan Süryani bir ailenin oğlu olan Hanna Çilli 1932 yılında Mardin’in tarihi konaklarından birinde dünyaya gözlerini açar. Çilli 11 yaşında bu büyülü sokaklarda futbola ilgi duyar. Çilli’nin şansı yaver gider ve askeri bir futbol takımında yer almaya başlar. Çilli’nin serüveni Mardin Spor ve Diyarbakır Spor arasında oynan maç ile yeniden başlar. Çilli bu maçta yer alabilmek için yaşını büyütmeye karar verir ve çok istekli olduğu maçta yer alır. Bu istek Çilli’nin başarısını destekler ve Çilli ilk maçında ilk golünü atar.
Hayatının en heyecanlı anı onu uzun bir spor yolculuğuna çıkaracaktır. Nitekim öyle de olur. Artık Hanna Çilli kadim şehrin tanınan bir futbol sevdalısıdır. Çilli’nin bu sevdası Mardin Spora da ilham kaynağı olur ve Mardin Spor’un ilk profesyonellik yıllarına şahitlik edip takımını başarıdan başarıya götürür.
1994 yılında Çilli oynadığı bir maçta yeni bir unvan alır. Namıdiğer “Kemik Kıran Çilli” o tarihi günde Şenol Güneş’in kaleci olduğu maçta öyle bir şut çeker ki Şenol Güneş’in parmakları kırılır. Ve artık Çilli’nin namı bütün Türkiye’ye yayılır. Adını her yere duyuran Çilli Mardin halkının övünç kaynağı olur.
Futbol hayatı devam ederken Süryani cemaatinin 30 yıl boyunca yönetim kurulu başkanlığını yapar. Çilli futbol için her şeyi gönülden yapar, maddi olana değer vermeyerek Mardin halkının gözündeki saygınlığını arttırır. Çilli futbolla olan ilişiğini kesmez yıllar geçtikçe futbolla olan bağı güçlenir ve teknik direktörlük yapar. Artık “Hayatını spora adayan adam” olarak anılır.
Mardin halkı ile iyi ilişkiler içinde olan Çilli şehre ilk bilardo ve masa tenisi gibi farklı spor oyunlarını şehre kazandırır. 1984 yılından sonra kuyumculuk sanatına başlayan Çilli, oğlu Oktay’a da bu sanatı öğretir ve bu kez sanatı ile anılmaya başlar. Futbolda gösterdiği başarısı Çilli’nin köklü kulüplerden teklif almasını sağlar. Ancak o Mardin sevdalısı olduğu için bu teklifleri reddeder. Bu reddedişlerini Mardin’in eşşiz güzelliğine, taşına ve kültürünü sevmeye bağlar. Mardin onsuz, o da Mardinsiz yapamaz artık. Çilli dokunabildiği her yere dokunur, değiştirir, dönüştürür ve güzelleştirir. Öyle ki gençliğinde gençleri kilisede toplayıp tiyatro etkinlikleri yaptığı da olmuştur.
Şimdi Çilli hafızalarda din, dil, ırk ayrımına karşı duran, temelde sevgi ve saygının olması gerektiğine inanan kişiliği ile yer alır. Ölümü kucaklayan dünya Çilli’yi de yanına alır. Hikayesi ile bir Mardin ekolü haline gelen Çilli son yolculuğuna uğurlanır. Mardin halkı oyulan taşlarda, işlenen madende ve her sokak başında Çilli’yi anar. ( Evli ve 9 çocuk babası olan Çilli 2016 yılında hayatını kaybeder)