“Doğanın kalbindeki bu savaş nedir?” cümlesi ile açılışını yapan “İnce Kırmızı Hat” filmi, II. Dünya Savaşı sırasında Amerikalı askerlerin stratejik bir öneme sahip olan tepeyi Japonlardan almak için bir adaya çıkartma yapmasını konu ediniyor. Savaşın insanı ne kadar canavarlaştırabileceğini gözler önüne seren ve korku öğesini çok ciddi bir şekilde işleyen yönetmen, savaşın aslında hiçbir haklı sebebinin olmadığını seyircilere sarsıcı bir sinematografi ile aktarıyor.
“Hayat ile ölüm arasında sadece ince kırmızı bir hat vardır” gibi repliklerle felsefi derinlik bütün filmin içine işlenmiş. James Jones’in ‘The Red Line’ kitabından uyarlanarak senaryo haline getirilen film, yönetmen Terrence Malick’in elinde adeta bir görsel şölene dönüşmüştür. Savaşı yaşayan insan profilini realist bir şekilde anlatan yönetmen Malick, bu bakımdan Hollywood sektörüne de bir savaş açmış durumda. Aynı gökyüzü altında hem cenneti hem de cehennemi yaşatan bir savaşı ve bu acımasızlığın gölgesinde askerlerin bir emir ile ölüme sürüklenişini, 3 saat boyunca iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
“iyi ve doğru olmayı seçtin diye, hayatta daha az acı çekeceğini mi sanıyorsun?”
Yönetmen Malick, askerlerin yaşadıklarını, onların iç seslerini kullanarak seyirciye aktarıyor ve onları adeta felsefik, ruhsal bir yolculuğa çıkarıyor. Savaşın cereyan ettiği coğrafya üzerinden Cennet ve Cehennem olgusunu muhteşem bir şekilde anlatan film, bu yönüyle adeta bir Rönesans sanatçısı tarafından çizilen sanatsal bir tabloyu andırıyor.
Medeniyetler var olduğundan beri insanoğlu hep bir kavga içinde bulmuştur kendini.”İnsan evladının sınırları nelerdi, bir insan tanımadığı bir coğrafyadaki başka bir insanı neden boğazlamak, kurşuna dizmek isterdi? “ Yönetmen Malick, bu soruların temellerine inip karakterlerin iç sesleriyle seyirciyi üç saat boyunca felsefik ve sorgulayıcı bir yola çıkartacaktır. Zaten yapımı, diğer savaş filmlerinden ayıran en büyük özelliği de bu olacaktır.
Filmin bir sahnesinde Sean Penn’in canlandırdığı Çavuş Welshkarakterinin sözleri belki filmin tümünün bir özeti gibidir.
“Tüm bu deliliğin içinde tek bir kişi neyi değiştirebilir ki? Eğer ölürsen bir hiç uğruna öleceksin. Her şeyin çok güzel olacağı başka bir dünya yok. Sadece bu kaya parçası var.”
1998 senesinde Er Ryan’ı “Kurtarmak” filmi aynı senede çıkmış olmasının etkisiyle biraz gölgede kalmış gibi görünse de alt metinlerle dolu olması bakımından başarısını her zaman korumuştur.
Yapım Yılı : 1998
Yönetmen : Terrence Malick
Hasılat: 98 Milyon Dolar
İMDb: 7.6
Dizi Önerileri :
The Terror: Dizi, 1845 yılında Sir John Franklin komutasında Arktik’i geçmeye çalışırken kaybolan kraliyet donanmasına ait HMS (Her Majesty’s Ship) Erabus ve HMS Terror isimli iki araştırma gemisinin mürettebatının inanılmaz yaşam mücadelesini konu ediniyor. Dizi, “ neden izlemeliyim” diye sormanıza kalmadan derinlemesine karakter gelişimi ve artan gerilim ile sizleri kendine hapsediyor.
The Wire: Sizlere çok eskilerden bir dizi önerisinde bulunmak istiyorum. İzlerken gergin bir havanın hakim olduğu dramanın çok iyi işlendiği bir Amerikan dizisi.
İzlerken sizleri çok gergin bir hava bekliyor. Dram alanında en iyi iş diyebiliriz. Zaten HBO’nun en başarılı dizileri arasında çoktan yerini aldı. Dizide gerçekçilik tüm çıplaklığıyla öyle işlenmiş ki “başka bir dil mi konuşuluyor” dedirten bir İngilizce ile Amerikan sokak yaşantısına ayna olan bir başyapıt çıkmış ortaya.
Westworld: Dizinin türü dram, bilim-kurgu ve gizem. Yapay zeka nedir? Sınırları var mıdır? gibi soruları size sorduracak bir dizi. Diziyi önermemin en büyük etmeni oyuncu kadrosu: Anthony Hopkins, Evan Rachel Wood,Jeffrey Wright,Ed Harris,James Marsden gibi kült olmuş oyuncuları dizinin en büyük katkısı bence.