Kayıp Tanrılar Ülkesi | Panik 10.Sayıdır

Özete başlamadan önce kitabın başında bahsedilen Halid Esad’dan söz etmek istiyorum. Hayatını Palmira’ya adayan ve adı Palmira ile özdeşleşen Arkeolog Halid Esad, 18 Ağustos 2015’te, “çocuğu” Palmira antik kentinde IŞİD tarafından öldürüldü. “Burada doğdum, burada öleceğim” diyerek, Palmira’yı savunduğu için öldürülen Arkeolog Halid Esad’ın belki de son dileği olan Palmira’nın IŞİD’ten kurtuluşuydu. Halid Esad, IŞİD’in Palmira’yı ele geçirileceği anlaşılınca bölgedeki taşınabilir kültür varlıklarının bir kısmının Suriye ordusu tarafından daha güvenli yerlere taşınmasına yardım ederek son önemli görevini yaptı. Fakat Palmira Antik Kenti’nin zenginliklerinin ortaya çıkmasında büyük emeği olan ve hayatını buraya adayan Arkeolog Halid Esad, “Burada doğdum, burada öleceğim!” diyerek tarihi kentten ayrılmayı reddetti. Beklendiği gibi kısa bir süre sonra IŞİD, 50 yılı aşkın süredir Palmira’da çalışan Arkeolog Halid Esad’ı kaçırarak rehin aldı. Yaklaşık bir ay boyunca çeşitli işkence yöntemleri uygulayarak Palmira eserlerinin nerede saklandığını öğrenmeye çalıştı. Palmira Antik Kenti eserlerini çocuğu gibi gören Esad konuşmamayı tercih etti. Son olarak 19 Ağustos 2015’te IŞİD, Palmira antik kentinin bakımından sorumlu 82 yaşındaki Arkeolog Halid Esad’ı kafasını keserek öldürdü. Esad’ın başından ayrı gövdesi antik kentte teşhir edilirken, başı da Roma dönemi sütununun üzerine kondu. Halid Esad’ın uğruna öldüğü Palmira Antik Kenti artık IŞİD’ten kurtarıldı. Kendisine insanlık mirası için tüm yaptıkları adına ne kadar teşekkür edilse az.

  Kitabın mitolojik kısmı hakkında: Kitaptaki tanrıları tanrı sıfatından çıkarsak aslında bize çok benzediklerini görürüz. Zalim baba rolünde olan Uranos, Kronos ve Zeus merhametli büyükanne rolünde Gaia gibi. Uranos gibi zalim olmayacağım dedikten sonra onun kadar zalim olan Kronos, ikisi gibi de olmayacağım diyen Zeus’un ikisi kadar da zalim olması bir tanrı için bile baba figürünün önemini gösteriyor. Zeus her ne kadar onlar gibi olmayacağım dediyse de sonda Gaia’nın dediklerine harfiyen katılıyorum, çocuklarını yemese de en az Kronos kadar zalimdi evlatlarına karşı. Sırf hükümranlığı sürsün gücünden sual edilmesin diye herkesi ezip geçecek biriydi Zeus, kitabın ilk bölümünde çok belli oluyor bu, unutuldu diye öfkesini kinini çok net belli etmiş. Kitapta Hera her ne kadar kötü kalpli zalim gösterilse de sadece kıskanç bir eş idi ki bu da bana göre gayet normal bir tepki. Mitolojik kısımda Zeus’un çocuklarına çok odaklanılmamıştı, isimleri geçmişti ama Kronos ve Zeus kadar babalarının zalimlikleri karşısında hissettiklerine yer verilmemişti kitapta. Kısaca kitabın mitolojik kısmında tanrıların bizler gibi varlıklar olduğunu bir tanrı, titan, insan için bile baba sevgisinin önemli olduğunu görüyoruz ki romanda da olayların kökünde baba-oğul ilişkisi yatıyor. Çünkü erkek çocuklarına yeteri kadar ilgi ve sevgi vermeyen babalara karşı düşmanca yetişir çocukları. Bizim coğrafyamızda sıkça kullanılan “Babalar sevgilerini göstermez ama onlar da sever.” sözü çocukların içinde ki ateşi söndürmez çünkü her erkek çocuk babalarından bir şeyler öğrenmek ister onunla arkadaş olmak ister buna Zeus da dâhil biz de dâhiliz. Roman Hakkında; Romanda üç şey üzerine durulmuştu, Zeus Sunağı, tanrılar, ve Grandiyöz Paranoya hastalığı. İlk olarak Zeus Sunağı, Bergama Zeus Sunağı ya da Zeus Altarı, Kuzey Batı Anadolu’da, İzmir’in kuzeyinde bulunan günümüzde Bergama olarak anılan antik Pergamon şehrinde Pergamon Krallığı’nı yöneten Attalos hanedanı tarafından MÖ 2. yüzyılda yaptırılmış anıtsal dinsel bir yapıdır. At nalı biçimdeki yapı Bergama Akropolü üzerinde bulunur. 35,64 m genişliğinde 33,4 m derinliğindedir. Yapının ön tarafında bulunan merdivenler 20 mt genişliğindedir. Dışında ve iç mekânlarında bulunan mermer kaplama üzerindeki freskler sanat tarihinin en önemli yapıtları arasında sayılır. Dış cephe freskleri kitapta da bahsedilen Herakles’in yardımı ile kazanılan antik Helen dünyasının Olimpos tanrıları ile devler arasındaki savaşı, iç alandaki freskler Pergamon’un kuruluş söylencesi olan Telefos söylencesini anlatır. Bu görkemli yapının kalıntıları 1870’li yıllarda Alman mühendisi Carl Humann tarafından, o zamanın Prusya’sına götürülmüştür. Sunağın ülkemizden çalınmasının Osmanlının son zamanlarda ki sallantısının büyük bir payı vardır. Bugün, Berlin’de bulunan Pergamon (Bergama) Müzesi’nde sergilenmektedir. Dikkatimi çeken başka bir konu ise altarda insan kurban etmenin altarın yapılış felsefesine aykırı olması bu Pergamonluları uygar göstermek için olan bir şey, altarın dış cephe fresklerinde tanrılar ile Gaia’nın kışkırttığı devler arasında ki savaş anlatılmış ama bu hikâyenin yanında II. Eumenes altarı babası I. Attalos’un barbar bir kavim olan Galatları yenmesi onuruna yapılmıştı. Yani fresklerde anlatılan savaşta çirkin diye tasvir edilen devler Galatları, tanrılar ise uygar Pergamonluları temsil ediyordu. II. Eumenes altarı yaparken diyordu ki, “ Biz Pergamonlular uygar bir kavimiz ve bu savaşta iyiliği, şefkati koruduk biz bu cahillerle savaşarak kültürü koruduk. Tanrılara insan kurban etmek bir tapınma biçimi olabilir ama bu asla biz uygar Pergamonlulara uygun bir tapınma biçimi değildir” Grandiyöz Paranoya hastalığına gelecek olursak, Grandiyöz, psikolojide bazı hastalıkların semptomları arasında bulunan bir tür psikotik sanrıdır. Grandiyöz İngilizce büyük anlamına “grand” kelimesinden gelip kişinin; kendisinin aşırı güven içerisinde olduğu, çok güçlü, yetenekli ve bilgili olduğu gibi kendisini birçok yönden üstün sanmasıdır. İki çeşidi vardır:

Grandiyöz yetenek hezeyanı: Kişinin özel birtakım güçleri veya yeteneklerinin olduğuna inanması. Grandiyöz kimlik hezeyanı: Kişinin kendini çok ünlü biri sanması. Kitapta işlenen cinayetlerin nedeni bu hastalık asıl katil bu psikolojik rahatsızlık aslında. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz