Okuduğum tutmaz oldu alimler
Kalktı da adalet arttı zulümler
Terlemeden mal kazanan zalimler
Can verirken soluması zor imiş.
Evvela sevginin sıcaklığını boynuna takarak dolaşan bir atlı yiğit hayal edelim, sonra eline tüfeğini konduralım. Adına Dadaloğlu diyelim ama asıl adının Veli olduğunu bilelim. Baba mesleği de ozanlık olan Dadaloğlu 18-19 yy da yaşadığı bilinen Türkmenlerin Avşar boyundan gelen bize göre hala yaşıyor olan ozanımız.
Her âşığın, her ozanın bir hikayesi vardır zira türküler öyle kolay yakılmaz. Kolay yakıldı mı türkü sayılmaz. Haklarında kesin bilgiler bilemeyişimiz hayatlarının yanık oluşlarının resmî belgesidir. Saz şairlerinin kaderidir bu. Çünkü ümmidirler, hayatları önemsenmez, yazılıp kaydedilmez.Ama bu topraklar bu güzellikleri yaşatmayı en şık bilenlerden olmuştur. Hala dinliyor oluşumuz bunun ispatıdır.
Zaman zaman kendi aralarında çatışmakta olan Türkmen boyları zaman zaman kümeleşerek Osmanlı yönetimine başkaldırmaktadırlar. Yönetim çözümü göçerlikle yaşayan Türkmen boylarını yerleşik bir düzene sokarak, toprağa bağlamakta bulur. Böylece başkaldırı tehlikeleri ortadan kalkmış olacaktır.
Dadaloğlu için de durum aynıdır. Bağlı olduğu Avşar boyu Sivas’ın köylerinden birine gönderilir. Şimdi hayalin atlı bölümüne geçersek Dadaloğlu’nun bir elinde sazı bir elinde tüfeği ile tepeden tepeye koştuğunu görebileceksiniz.
Aslımı sorarsan Avşar soyundan
Ayrı düştüm aşiret beyimden
Pınarbaşı’ndan da beş yüz evinen
Çıkıp da cana kıyanlardanım
Osmanlı Devleti’nin iskân politikasının bir gereği olarak göç ettirilen Dadaloğlu’nun devlete başkaldırısı bu vesileyle başlar. Yaşadığı dağları terk etmek istemez ve gider dağ gibi sert şiirler söyler. Muhalif bir duruş, asi bir çığlık atar. Padişaha meydan okur.
Kalktı göç eyledi Avşar illeri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Bıraksalardı tabiata ve aşk’a aşık bir şair olacaktı Dadaloğlu, böyle olsun istemezdi elbette. Halk şairlerinin en kudretlisi olmak kaderin onun için seçtiğiydi. Elimizde kalan ve cenkler için yaptığı türküler, dağlarda dövüşler esnasında yok olup ulaşamadığımız kaybolan onca türkünün habercisi.
Cem Karacadan dinleyelim Dadaloğlu’nu, sonra her iki yiğide Fatiha gönderelim, vasıl olsun. Göç etmeğe zorlanan yüzbinlerce insana ses olanlara hürmetlerimizi sunalım. Rahmet ola..