Retro Mu Özlem Mi? | Panik 6.Sayı

Takvimler 1989’u gösterirken şu anda 30 yıllık olan bedenim ona verilen ruhu da alıp İstanbul sokaklarında dolaşmaya başlar. Sanki her şey sarı renklidir 90’larda ama bu sarı hastalığın, korkunun sarısı değildir. Her yüzyılın bir rengi vardır ve gösterir mahalleler, sokaklar, televizyonda kanallar.
Her şeyin samimi olduğu, aşkların mutlaka yuva kurduğu o yılların tamamına değebilmenin mutluluğu ise kesinlikle kalplerdedir.
Şimdi bir zaman makinesi olsa benimle birlikte birkaç kişiyi Kayahan konserinde bulabilirsiniz. Bir bakmışsınız Sertab Erener’in yeni albümü için stüdyodayım. Yahut Levent Yüksel ile hafta sonu gazete eki için bir söyleşi yapmaya gitmişim.
Şimdi sormak istediğim soru şu:
Retro mu? Özlem mi?
Hayır kesinlikle eski değil bu, bu kesinlikle bir özlem. Samimi olana, sıcacık olana, piknikte top oynarken mangalın ortasına topu düşürüp eniştesinden korkan çocuğa özlem bu arkadaşlar.
90’lar öyle güzeldi ki soba yakardık ama moderndik. Apartmanda idik bir kere fakat sokakta lacivert broadwayımızı yıkardık. Her arabada kasetçalar vardı. Tarkan “oynama şıkıdım” derken bazen cevap verirdi ona Barış abi “Müsaadenizle Çocuklar” diye. Güzeldik açıkçası. Her bayram çatapat ile koştururduk. Minibüsler ve süslü taksiler iki dirhem bir çekirdek ağabeylerimizi ve yengelerimizi taşırdı. El öpmekten utanmayan, büyüklerine sarılıp “tontiş nenem benim” diyen gençlerimiz vardı.
Sahi neydi şimdi bu? Bu Retro mu yahut Özlem mi? Yok yok bu tam anlamıyla özlem. Bu bize aşkın, insan olmanın, sevgiyi ta içte yaşamanın, Vefa’nın bir semt ismi hatta benim doğum yerim değil yahu! Bir duygu olduğunu anlatan Minik Serçe’nin şarkılarına özlem.
Hiçbir heyecanı kalmamış ve paylaşımdan uzak, birlikte yemek yemekten, soba üstünde dumanı tüten çaydan keyif almayan bir memleket olmaktan başka ne oldu bize? Paylaşım dediysem sosyal medyadaki fotoğraflarınızdan bahsetmedim gençler. Elinizdeki ekmekten, cebinizdekinden, en önemlisi kalbinizdekinden…
Kusura bakın ama merakla beklediğimiz milenyum çağı bize hiç hoş gelmedi ve takvimler 2000’i gösterdiğinde tüm samimiyetimizi ve nasıl olduysa sevgimizi geride bırakıp insani duygulardan sıyrılıp 21. yüzyıla geçtik. Umarım bundan sonrası da bu yıllar gibi yozlaşarak devam etmez. Sevgilerimle. 90’lı yıllardan biri.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz