Sonunda olmuştu. Yıllarını verdiği çalışmasının neticesinde hak ettiği, çok istediği Tıp Fakültesini kazanmıştı Ayşe. O artık bir doktor adayıydı. Başarısını okulda da sürdürdü, fakülte birinciliği onundu. Ama olmadı. Bir sabah okula vardığında kapı ona ve onun gibilere açılmadı..
***
Ömer mezun olacaktı bu sene. Ne yapıp edip oğlunun mezuniyet törenine katılmalıydılar diye düşündü Fatma Hanım. Zaten dört sene boyunca parasızlıktan bir türlü ziyaret bile edememişlerdi onu. Eşi Ali Bey ile yola koyuldular. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet tören alanına vardılar. Lakin içeri Ali Bey yalnız girdi..
***
Eğitim için şehir dışında bir askeri okula gitmesi gerekiyordu Üsteğmen Hasan Bey’in. Çocuklarıyla uzun zamandır vakit geçirmediğini fark edince onları da yanında götürmeye karar verdi. Kısa bir yolculuktan sonra otele yerleşen aile, yemek yemek için askeri lokale geçti. Masalarına servis dahi açılmadığı uzun bir bekleyişten sonra lokal müdürü, Hasan Bey’in yanına gelip bir şeyler söyledi. Hasan Bey ve eşi kısa bir bakışmadan sonra sessizce kalktılar ve otellerine doğru yürüdüler. Hasan Bey’in aklında ne eşinin ağlayışı ne ailesine karşı mahcubiyeti vardı. Sadece aklının almadığı bir haksızlık vardı.
***
Okula giderken yol üstünden bir gazete aldı Fatih. Aynı şeyleri yaşamış farklı insanların haberlerinden oluşan gazetenin ilk sayfasına göz attı. İrticai faaliyet yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan insanlar, başörtüsü eylemleri, işten çıkarılmalar.. Canı sıkıldı çantasına koydu gazeteyi . Okula varmıştı, ilk ders Edebiyattı. Dersten sonra arkadaşlarıyla birlikte namaz kılmak için alt kattaki mescide ineceklerdi ki okul müdürü mescidin kapatılıp dersliğe dönüştüğünü söyledi. Neden diye sormaya gerek yoktu, Fatih vaziyeti anlamıştı. Arkadaşlarıyla birlikte yakındaki camiye yürürken diline derste edebiyat hocalarının okuduğu Cahit Zarifoğlu dizesi takıldı ;
“Nasıl olmuşsa bilmiyorum, vurmuşlar bize, biz vurmamışız.
Bu anlattığımız küçücük bir misaldi. Kaçabilir miydik bilmiyorum,
kaçmamışız, gömmüşüz toprağa kitapları.”
Yukarda yazılanlar bir dönem bu olaylardan çok daha fazlasını yaşayan insanların; inancı sebebiyle eğitim hakkı elinden alınanların, işinden olanların, yapmadıkları suçlarla yargılananların, millet iradesiyle seçildikleri halde meclise dahi alınmayanların, kimliklerindeki fotoğrafları başörtülü diye sağlık karnesi çıkarılmadığı için ölüme terkedilenlerin hayatlarından esinlenerek hikâyeleştirilmiştir.
Unutmadık, Hatırlatmak istedik..